W3C (Dünya Geneli İnternet Birliği) tarafından hazırlanan WCAG 2.0 (Web İçeriği Erişilebilirlik Standartları ve Kriteri) ve ülkemizde bunun (kamusal) bir alt kolu ve özeti niteliğindeki KAMİS’te (Kamu İnternet Siteleri Rehberi) içeriğin HER KULLANICIYA ulaştırılması için kurallar ve standartlar getirmiştir.
Erişilebilirlik
WCAG’de bu standartlar 61 kriter A Düzeyi (25 kriter), AA Düzeyi (13 kriter) ve AAA Düzeyi (23 kriter) olmak üzere 3 seviyeden oluşmaktadır. A seviyesi kabul edilebilir, AA seviyesi ileri seviye, AAA seviyesi ise üst seviye olarak görülebilir. Bu seviyelerde destek verebilen internet siteleri; görme, işitme, dokunma engelleri dahi olsa kullanıcılara içerik sunulmasına imkan verebilirler.
Sadece engelli kullanıcıları değil, tecrübesiz veya yaşlı kullanıcıları da hesaba kattığımızda, bazı durumlarda, özellikle bazı özel kamu internet sitelerinde, kullanıcıların ağırlıklı bir bölümünü kapsayıcı tasarımlar yapılması gerektiğini görüyoruz.
İşte burada “Erişilebilir” bir internet istesinden ne kastettiğimiz biraz daha netleşiyor. Burada kastımız siteye erişim (internet bağlantısı / tarayıcı programlar vs) değil, içeriğe erişim kolaylığı oluyor.
- Belli bir göz bozukluğuna sahip kişilerin de okuyabilmesi için harfler büyütülebilmeli,
- Satır aralıkları makul ölçülerde olmalı,
- Renk / kontrast oranlarında belirlenmiş standartlara uyulmalı,
- Görsel ayrıştırıcılar doğru kullanılmalı,
- Renk kullanımında renk/anlam uyumuna üst seviyede dikkat edilmeli.
- …
Bu maddeler elbette artırılabilir ve kılavuzlarda da detayla belirtilmiştir. Ancak tasarımcı olarak bizim görevimiz, öncelikle UX diye kısalttığımız Kullanıcı Deneyimi’ne dikkat etmek olmalıdır. Görsel tasarımcı ve uygulayıcı ayrı kişilerse, WCAG ve KAMİS ilkelerine ek olarak, ekip halinde olasılıkları gözden geçirerek ortaya çıkacak tasarımlar yapmalı, bu tasarımlarımızı test etmeliyiz.
Kullanılabilirlik
Yukarıda bahsettiğim kılavuzlarda kullanılabilirliğin aralıklı ve tekrar eden testlerle sürekli olarak iyileştirilmesi salık veriliyor. Buna rağmen Kullanıcı Deneyimi açısından, yapacağımız tüm çalışmalarda, olabildiğince çok olasılığı elemek, önlem amaçlı iyileştirmeler yapmak mecburiyetindeyiz. Zira içeriğe ulaşamayan, ulaşsa da okuyamayan, izleyemeyen, dinleyemeyen kullanıcımız yaptığı işlemden rahatsızlık duyacak ve belki de bizim sunmakta olduğumuz içeriğe ulaşamadan sitemizden çıkacaktır.
Kullanılabilirlik testleri ile ilgili KAMİS rehberde şöyle deniyor:
Bu testler, türlerine göre Süreç İçi ve Süreç Sonu testleri olarak sınıflandırılmaktadır.
Süreç içi testler, tasarım ve geliştirme süreçlerinin başından sonuna kadar, belirli aralıklarla ve belirli kriterlere göre gerçekleştirilen testleri ifade etmektedir. Süreç içi testler, internet sitesi oluşturulmaya başlandığı andan itibaren imkân ve kısıtlara göre olabildiğince sık tekrarlanmalıdır. Örneğin, internet sitesinde kullanılan resimlerin zıtlık (kontrast) değerlerinin erişilebilirlik ilkelerine uygunluğu, tasarım sürecinin sonunu beklemeden uygun aralıklarla kontrol edilebilir.
Süreç içi testlerin sadece geliştiriciler tarafından değil kullanılabilirlik uzmanları ve kullanıcılar ile de yapılması tavsiye edilmektedir. Süreç içi testler, internet sitesi ortaya çıkmadan önce kâğıt prototipler ve ya maketler üzerinden de yapılabilir.
Süreç sonu testleri ise, internet sitesi tamamen oluşturulduktan sonra kullanıma sunulmadan önce yapılan testleri kapsamaktadır. Süreç sonu testler internet sitesi ortaya çıktıktan sonra uygulanmakta, süreç içi testler gerçekleştirilmemiş ya da gereğinden az yapılmışsa, site ile ilgili fazla sayıda sorunun ortaya çıkmasına neden olabilmektedir. Bu nedenle, internet sitelerinin tasarım ve geliştirme süreçlerinde hem süreç içi hem de süreç sonu testlerin kullanılması beklenmektedir. Süreç sonu testlerinin hem gerçek kullanıcılar hem de kullanılabilirlik uzmanları ile yapılması tavsiye edilmektedir.
Kullanılabilirlik Test Yaklaşımları
Kullanılabilirlik testleri Tasarım Rehberleri Temelli, Uzman Temelli, Kullanıcı Temelli ve Model Temelli olmak üzere dört temel yaklaşım esas alınarak incelenebilir.
Tasarım rehberleri temelli yaklaşımda, hazırlanan rehber ve kontrol listeleri ile internet sitesi arayüzlerinin tasarımı, değerlendirilmesi ve tutarlılığının sağlanması hedeflenmektedir. Tasarım rehberleri özellikle tasarımcıların faydalanabilecekleri ve kaynak olarak kullanabilecekleri temel ilkeleri içermektedir. Tasarım rehberlerinin genel olarak amacı, farklı tasarımcılar tarafından geliştirilen farklı internet sitelerinin tutarlı ve standart bir yapıya sahip olmasını sağlamaktır.
Uzman temelli yaklaşım, internet sitesi arayüzlerinin kullanılabilirlik uzmanları tarafından değerlendirilmesini ifade etmektedir. Uzman değerlendirmelerinde yaygın olarak kullanılabilir arayüzlerin sahip olması gereken özellikleri açıklayan sezgiseller (heuristics) uygulanmaktadır. En yaygın olarak kullanılan sezgisel rehberlerinden birisi, Jacob Nielsen tarafından önerilen “Nielsen’in 10 Kullanılabilirlik Sezgiseli (Nielsen’s 10 Usability Heuristics)” isimli rehberdir. İnternet sitelerinin kullanılabilirlik uzmanları tarafından değerlendirilmesi, kullanıcılar ile yapılan testlerde fark edilemeyen sorunların tespit edilmesine yardımcı olmaktadır. Bunun yanında, uzman temelli kullanılabilirlik testlerinin kullanıcı temelli kullanılabilirlik testlerine göre daha hızlı ve daha az maliyetli oldukları bilinmektedir.
Kullanıcı temelli yaklaşımda, internet sitelerinin kullanılabilirliği gerçek kullanıcı kitlesi ile birlikte değerlendirilmektedir. Bu kapsamda, kullanıcıların internet sitesini kullanırken sergiledikleri davranışlar gözlenmekte ve kullanıcıların internet sitesi ile ilgili görüşleri alınmaktadır. Kullanıcıların göz hareketlerini takip eden göz izleme cihazları ile de daha detaylı veriler elde edilmektedir. Kullanıcılar ile yapılan kullanılabilirlik testleri zahmetli ve maliyetli olmasına rağmen, geliştirilen internet sitesinin gerçek kullanıcıların gözüyle değerlendirilebilmesi sağlanmaktadır.
Çeşitli yaş, eğitim seviyesi, engelli gruplarından uygun sayıda kullanıcıyla yapılacak testler, bana göre en belirleyici ve objektif sonuçları sağlayanlardır. Bazı durumlarda gördük ki, Uzman temelli yaklaşımda öngördüğümüz iyileştirme ve tasarımlar, kullanıcı temelli testlerde tamamen veya kısmen yanlış çıkabiliyor.
Model temelli yaklaşımla ise, kullanıcıların fiziksel ve bilişsel davranışları modellenmeye çalışılmaktadır. Bu yaklaşım ile kullanıcı davranışlarının var olan modellere uygun olup olmadığı ya da modelin daha hızlı nasıl çalıştırılabileceği gibi konular değerlendirilmektedir. GOMS Modeli, Düşük Düzey Modelleme ve İletişim Modeli yaygın olarak kullanılan model temelli yaklaşımda yaygın olarak kullanılan modellerdir. Model temelli kullanılabilirlik testleri ucuz ve üst düzey veri sağlamasına rağmen belirli seviyede uzmanlık gerektirdiği ve karmaşık sistemlerde uygulanması zor olduğu için fazla tercih edilmemektedir.
Kullanıcılarımızı yormadan, usandırmadan, içeriğimizi doğru sunmak için çalışalım 🙂